17 Aralık 2013 Salı

Sen hiç aşık oldun mu?

  Tabi oldum deme işte. Asıl soru şu; sen hiç karşındakinin kim olduğunu, yaşını, işini, ailesini bilmeden ve hatta öğrenmek istemeden onunla hayaller kurdun mu?

  Bence kurmadın. Hep merak ettin, sorular sordun ve istediğin cevapları aldıkça yolunda devam ettin. Günü gelip de hoşuna gitmeyen cevaplar aldığında ise çektin kalbinin halatlarını, vazgeçtin.

  Keşke başka bir hayatta karşılaşsaydık dedin, keşke şartlar böyle olmasaydı dedin, kopardın kalbinin bağlarını, vazgeçtin.

  Hiç değer vermemiş gibi, sırf o cevaplar yüzünden, belki de sana en uygun eşten vazgeçtin.

  Sebep ne biliyor musun? Toplum baskısı, ah o ne der, vah babam ne yapar kaygısı.

  Bir de kalbinin sesine kapılıp, gözlerini kapatanlar var. Üzüldüğünde bile üzüldüğüne pişman olmayanlar; aşk insanları. O ilk bakış anı var ya, işte olay orada kapanıyor onlarda. Olay değil de kalbin kapıları kapanıyor diyelim, çünkü kalbe o gözlerin sahibi alınıyor.

  Ah o ilk bakış.

  Aşk insanlarının hafızaları her zaman kuvvetlidir. Otelin barında göz göze geldiği aşkı, yarın sabah kahvaltıda yakalayamazsa haftalar sonra bir parkta bulup tanıyabilir. Avlanacak bir avcı gibi değil de kalbini vermeye hazır bir kurban gibi algıları açıktır.

Aylar öncesinde gördüğü beyaz elbiseli kızı unutmaz mesela. Hiç tanımıyordur onu, gözlerini de bilmiyordur pek lakin unutmaz işte. Çünkü gelmiştir bir kere göz göze. Aşk değildir belki, aşk olsun! Neden değildir ki?

  Aşktır aşk.

  Beyaz elbiseli olmasa da, şu gözleri gülen kızdır aşk. Vardır işte orada bir yerlerde. O var olan asla pişman etmez aşık olanı. Aşk insanı kapılmaya bakar, kapılıp kavrulup hatta yanmaya bakar.

  O histir onu canlı tutan, aşktır hayata bağlayan.


26 Eylül 2013 Perşembe

Sevmek Değil Sadece Sevişmek

Okuduktan sonra öpüp koklayamıyorum kitaplarımı, sarıp sarmalayamıyorum bedenime. Sadece bende bıraktıkları izler oluyor, bir pencere daha açıyorum hayata onların yardımıyla. Köşe yastığı yapamıyorum zira onlarla aydınlanıyorum.

Kenarının yırtık olup olmadığı, cildinin yenilenip yenilenmediği umurumda olmuyor aslında. Yapraklarının sürtünmekten tahriş olup olmadığı dikkatimi çekiyor ara ara. İşte o dakikalarda sevişiyorum elimdeki kitapla. Dokundukça daha da iniyorum derinliklerine, hissetmeyi deniyorum nerelerden geldiğini, kimlere gitmek istediğini. Yabancı bir fail aramıyorum, tüm sorumluluk bende, yeni bir kitapla bilmediğim yollarda yürüyorum.

Sevemiyorum çoğu zaman, bağlanmaktan korkmak belki de benimki. Giriş ve gelişmede keyif almaya bakıp, sonuca gelince meçhule bırakılmış olmasını tercih ediyorum. Hiç sona gelmesin, çevrilecek yapraklar bitse de hayal gücümde varlığı sürsün, beni süründürsün, yalvartsın, inletsin, bir de üstüne kahkahalar attırsın istiyorum.

Okuduklarımla oluşuyor hayallerim; savaşlarla, renklerle, dertlerle, aldatmalarla, yaralarla, aşklarla, acılarla, hatta bazen saçmalıklarla. İncecik topuklar üzerinde sessizce yürürken rastlıyorum kendime, cesaretimi toplayıp cümlelere kur yapıyorum çoğu zaman. Bana getirecekleri ile baş edecek sabrı ve zamanı hayattan dilemek kalıyor geriye. Kelimeler zihnimi hükmü altına alıyor, kurmacalar gerçeğe dönüşebiliyor. İşte bu yüzden sevmiyorum kitaplarımı, ben onlarla sevişiyorum. Unutulmayacak hisler ve dokunuşlarla sadece sevişiyorum.