30 Eylül 2010 Perşembe

Deneme vol.928420

Karşımdaydı ve gayet netti aslında. Bana bakan o gözler, konuşmak istercesine kıpırdayan dudaklar, kelimelerin yetersizliğinden korkan o mimikler ile...
Kesin yine boş bakıyordu ama bence anlamlıydı, kelimeleri başkasına saçmalığı bana ise en güzel şiirleri anımsatıyordu.
Bir süre sonra iyice saçmalamaya başlamıştık, kavga edip ardından sımsıkı sarılmaya alışmıştı vücutlarımız.
Anlayamadığımız, anlatamadığımız sonsuzluğumuzun içinde kaybolduk zamanla. İçimizdeki yılanı melek sandık hep.
Fark ettiğimde iş işten çoktan geçmişti, bana bakan gözleri ve cansız bedeni kalmıştı geride.
Üzülemedim bile, kulağına fısıldadım son sözlerimi, ellerimle kapattım gözlerini.
Derin bir nefes alıp, yeni maceralarıma yola çıktım...

Yağmur

Bir damlasında hüzün, bir damlasında umut. Yağdıkça rahatlıyor, sesi çıktıkça rahatlatıyor sanki. Haykırıyor bazen, sesini duyurmak istiyor. Götürmek istiyor her birimizi farklı diyarlara. Beni bir başkasının hayatına, seni anne kucağına, onu sevdiğinin kollarına.

Bir damla, yağmur oldu, beni buldu. Alnımdan burnuma inene kadar, kanatlandırıp uçurdu. Diğer damlalara, diğer insanlara. Nefes alıp vermem daha da yükseklere çıkardı beni. Kanatlarımı çırptıkça yağmur hızlandı. Canım acıyordu, mermi gibi iniyordu üzerime.

Merak ettim, istemedim geri dönmeyi. Her hayat farklı karşılıyordu damlaları, biri avuçlarında hissetmek için ellerini açmış, diğeri ıslanmamak için evine kaçmış. Yükseklerde kimsesiz uçuşa devam ettim ve şaşırtıcı kimliğimi fark ettim...

Oturmuştum bir ağacın dibinde, elimin altında şemsiyem fakat gitmiyor elim. İstemiyorum yürümeyi... O ağaç koruyor beni, yaprak sesleri titretiyor bedenimi. Kimse fark etmemiş sahipsiz yüreğimi. Bir tarafım tek elini uzatmış kaldırmayı teklif ederken, diğer tarafım ağırlık yapmış otur diyor sanki.

Ben bile tanıyamadım kendimi, başkası nasıl tanısın ki beni. Bilmezdim yağmurdan korktuğumu, bilmezdim gerçeklerden kaçtığımı, tahmin etmezdim bu kadar yalnız olduğumu...

Alçaldım o küçük kızın yanına doğru. Üşümüştü, kanatlarımı örttüm. Gözlerindeki çaresizliği gördüm. Onu alıştırmak için tam şemsiyesini alıp kaçacakken tekrar döndüm, eğildim son bir kez alnından öptüm...

27 Eylül 2010 Pazartesi

Hayat Yolcusu

Önceleri bakardım sadece, geçen zaman ne ifade edebilirdi ki ufacık bir çocuk için. İlk önce biberon gitti elden sonra ise oyuncaklar. Anlayamadım büyüdüğümü. Önüme defterler geldi, okuma yazma öğretildi, okudum yazdım bol bol. Etrafa şaşkın şaşkın bakıyordum hala, doyamamıştım oyuncaklarıma. Evcilik oyunlarım beni bekliyordu sanki bir adım geride.

Ellerimi kullanmayı öğrenince sadece bakmaktan vazgeçtim. Dokundum, inceledim, ilerledim. Geçiyordu zaman, değişiyordu hayat. Geçen saniyeler yedirilen yemeklerden daha hızlı büyütüyordu beni. Sonsuz yoktu artık, açtığım kalemler, yazdığım defterler, çizdiğim resimler... Hepsi bitiyordu. Sadece hayallerim kaldı avuçlarımda.

Dalgalarla boğuşurken ayakta kalmak çok zor oldu, elime bir kürek almam gerektiğini öğrendim. İlerlemek kolay değildi. 'Keşke'lerimi geride bırakıp, 'iyi ki'lerimi aldım yanıma ve çıktım hayat yoluna...

23 Eylül 2010 Perşembe

Bitti, gitti...

Bir of çekelim ilk başta, geride bırakıp dertleri öyle başlayalım...
Düşünmemeyi öğrenelim, dert etmemeyi.
Kafamızı bulandırdıkça düzelmeyenleri silelim bir süre.
Getirmeyelim aklımıza...
O sıkıntılar olmadan bir adım atalım geleceğe,
Belki yaklaşırız görmemiz gereken gerçeğe,
Yeni güne yeni umutlarla girelim,
Güzel günlerin bir sokak ötede olduğunu farz edelim...
Ömrü tek gün olan kelebek bile uçuşurken heyecanla,
Daralıp bardağa koymayalım bir damla.
Kalbin sesini dinlemeyelim bu sefer,
Kalp küt küt eder, gönüldeki yer eder.
İster istemez çıkar o ses, duymazsak boşa gider.
Bırakın gitsin, başkalarını mutlu etsin...
Biz, bize kalalım.
Biz, bizde kalalım...
Ait olduğumuz yerde.
Kimseye güvenmeden, kimseye gücenmeden.
İkinci şanslar değerlendirilmek için varlar,
Yeni bir sayfa, yeni bir hayat, yeni bir surat...
İyiliğin kıyısındaki her insana uğrar,
Eğer etmezse inat...

22 Eylül 2010 Çarşamba

Yine O'na Gidiyorum

Hak ettiğim için çektiğim acı ve hiç hak etmediğimi düşündüğüm acı yine çarpışıyorlar kalbimde. Ayaklarım bir ileri bir geri. Telefona uzanıp geri çekilen el...

Bilemem yarın ne olur, dayanabilir miyim bilemiyorum. Yine mi gururumu aşar ulaşırım sana bilemiyorum.

Bildiğim tek şey vazgeçemediğim.

İsmimin yanına yakıştırdığım isim acaba şimdi kaç kalpte dolaşıyor, kimleri ağlatıyor, kimlere ağlıyor.

Sarıp sarmalamaya doyamadığım o teni kimler hissediyor, kimler o kokuyu çekiyor içine, en derinine...

En saf halimle, gözlerim kapalı sevdim ben ama yapamadım, dinleyemedim her sözünü. Dik kafa değil midir başa dert açan...

Her gece kan ağlar mı yürek? Biteli aylar yıllar geçse de silinmez mi bir iz? Birlikte geçen seneler hep göz önünde mi kalır?

Hiç olmadık zamanlarda hep dolar mı gözler, hiç bitmez mi gözyaşı.

Umut kelimesi anlamını yitirir bir süre sonra, ettiğimi buldum cümleleri ile dolar beyin. Önüne bak der, inanmasa da bakamayacağını bilse de.

Onun gibisi çıkmayacak bir daha karşıma belki, bilemem. Sanmam demek daha doğru.

Çıksa karanlık sokaklardan karşıma, tutsa elimden, gidiyoruz dese. Bırak herşeyini geride, paramız yok, yuvamız yok ama gitmeliyiz... Sözden, gözden uzağa gitmeliyiz.

Ben gidiyorum şimdi, rüyalarıma kavuşacağım yatağımda yine onu bulacağım, belki öper koklar, belki yine hatalarımı hatırlatır bilemem. Ama gidiyorum, dayanamıyorum ve yine ona gidiyorum... İyi geceler...

21 Eylül 2010 Salı

Özlenenin kıymeti...

Her insan özler hayatındaki bazı kesitleri, yitirilmiştir artık özlenen. Ya çok uzaktadır ya da uzanıp tutulamayan yakınlıkta... Kimisi toprak kokan memleketini, kimisi can dostu köpeğini, kimisi ise hayatında önemli yere sahip eski bir tanıdığını.
Her zerresi anılarla dolu özlem, hepimizin kapısını çalar dönem dönem. Tutar kolumuzdan götürür geçmişe, derin düşüncelere. İyi ki dedirttiği gibi keşke de dedirtir adama.
Her daim gelmez belki akla, fakat girdi mi çıkmak bilmez. Akıldan silinmez, üstü çizilmez. Dalgalar yükseldikçe kaybolur, dize inince yine o seni bulur.
Her ona benzeyen ile dalarız uzaklara, boş baktığımız sanılır, öyle düşünen yanılır. Ufukta yine ona rastlanır.
Her ne kadar yara aldıysak da görmez gönül gözü, gururun sesi çıkmaz işin özü. Hak eder, etmez kimse bilmez. Önemli olan her ne olursa olsun özleyebilmektir der günün sözü...