11 Aralık 2011 Pazar

Hava Kötü, Ben Güzel

Benimle kafayı bozmuş insanlar var, çok mutluyum, herkese tavsiye ederim :) Hepiniz edinin,
sonra da film izler gibi popcorn eşliğinde izleyin...
İftiralar karşısında kahkahalar patlatmak da bedava...
Yaşasın mutluluk, yaşasın huzur.
İnadına...

9 Aralık 2011 Cuma

Cin Olmadan Adam Çarpmak

Ne de güzel bir tabirdir bu...
Cin olmadan adam çarpma derler,
Hakaretlerin biri bin para,
Herkes bir laf dalaşında.
Bunların yanı sıra,
Yazılarımın altına yorum gönderen birileri,
Pardon 'birisi' mevcut.
www.sonsayfa.com adresinde yayımlanan yazılarım...
Ah o yazılarım,
Ah o görünen IP adresi...
Ah o saptanan adres,
''Ah benim sevdalı başım
Ah benim şair telaşım
Ah benim sarhoşluğum
Ah çılgın yüreğim
Sus artık uslandır beni''


5 Aralık 2011 Pazartesi

Yalnızsan Yanlışsın

Yalnızsan,
Hatayı kendinde arama vaktin gelmiştir,
İkiye ayırmıyorum; haklısın haksızsın...
Tek bilinen; herkesin hissedemediği,
Fakat senin aklından bir an olsun çıkmayan yalnızlığın...
Eleştiriyi sevmem deme,
Otur bir köşeye, uzaktan da olsa dinle...
Doğrudur, çoğuna iyiliğin fazlasıyla dokunmuştur,
Yılmak mı?
Sen itersen kim ister ki seni?
Vazgeçmeyeceksin...


Her yanlış doğruya daha da yakınlaştırır insanı.
Hatalardan ders aldığı sürece tabi...
Koy sen de bir kadeh kendine,
Ama ellerin avuçlarında yanma derdine...
Yalnızlık her zaman son değildir,
En güzelin başlangıcı da yalnızlık sayesindedir.
Neyse,
Sadece üzenleri değil,
Mutlu edenleri de buruştur at alevlerin arasına...
Kendine soracağın soru belli;
Ben nerede hata yaptım?
Kimin ahını aldım, kime gereksiz taptım...


Yalnızlığına ağlayacağına,
Kaldır kafanı bak etrafına,
İnsanlar nasıl da mutlu,
Eksiğim yok diyorsan,
Aynanın önüne geç, yüzleş
Asla bakma onun bunun lafına...
Yalnızsan,
Yanlışsın.
Felsefeyi not et bir kenara...





3 Aralık 2011 Cumartesi

Gece Karalaması Vol.2

Kardeşim ne derdin var diye sorarlar adama...
Veremezsin cevap,
Paylaşmak istemezsin belki de,
Güçsüz görünmek istemezsin...
Şimdiye kadar en güçlü göründüğünden,
Hakkında ne düşünürler bilemezsin...
Fırtına olur, eser geçerler.
Kalbinin derinliklerini bilemezler,
Yorum yaparak,
İsmini dolarlar ağızlarına.
Meraklısı çoktur,
Bilip bilmeden yorum yaparlar.
Nereden bilsin ki içimi.
Öylesine saçmalıyor işte,
Laf olsun torba dolsun.
Bakma buraya böyle yazdığıma,
Karşıma çıkan bin bir türlü engele rağmen,
Ben iyiyim,
İyiyim demeyi öğrendim ben yıllar önce.
Boyun eğmem hiç kimseye...
Gelirler geçerler,
Yine benliğimle baş başa bırakırlar beni.
Dün de yoklardı ki zaten,
Yarınlarımda olsunlar olmasınlar,
Bana ne...
Neyse, geç oldu saat.
Bu akşamlık prim bu kadar,
Düşmanın sonu yakın,
Dostun yolu açık olsun...
Sevenlere sevgiler,
Sevmeyen de illa ki bir gün sever, bilirim...

22 Kasım 2011 Salı

Çamur

















Toprak olacaksın,
Su olacaksın,
Masum olacaksın,
Çamur olmayacaksın, karışmayacaksın...
İnsan olarak anılmak istiyorsan,
Pisliğe bulaşmayacaksın.
İsmini ağzına dahi alamayacaklarına,
İftira atmayacaksın,
Sinirlerin bozuluyorsa,
Hatayı kendinde arayacak,
Bulaşmayacaksın...
Haddini bileceksin,
Unutma!
Diğer tarafta hesap vereceksin.
Mutluluklar seni üzmeyecek,
Sen de dileyeceksin...
Sağlıklı bir ailenin evladı isen,
Hele ki bir anne,
Bir baba isen,
Hayata lanet etmekten vazgeçip,
Şükretmeyi bileceksin...
İnandıklarına sarılacak,
Sarıldıklarını bırakmayacaksın...
Aşk da, nefret de, hırs da, beddua da bugüne özel,
Yarın veda edebilme ihtimalini unutmayacaksın...
Zamanın gücünü,
Suların durulacağını,
En mutsuz anında bile hatırlayacaksın...
Altını çizmek isterim ki,
Hayata hangi yüzünü gösterdiysen,
Yıllar sonra da öyle hatırlanacaksın...
Gel sen çamur olma,
Kum ol es rüzgarla,
Toprak ol, can ver tohumlara...
Su ol ümit ver yarınlara...







12 Ekim 2011 Çarşamba

Uğra Bana Bir Ara

Hayallerinle uğra bana bir ara,
Avucunda olsunlar, ceplerinde saklama,
Dök önüme, paylaş tek tek,
Buluşalım tam orada, sığınmayalım bir anlama...
Tut elimden, savur beni müzikle,
Bir sola, bir sağa,
Hislerinle buluştur, art niyet arama...
Senin gibiyim ben de,
Kalabalıklar içinde bir yalnız,
Ellerimiz yanaklarımızda izleriz birbirimizi zevk ile,
Sarıl bana, ruhunda sarmala...
Kim bilir belki biz de severiz,
Dansımız bitene kadar,
Veya ömrümüz yetene kadar kim bilir...
Öylece kal omzumda,
Doyma kokuma, gitmek iste ama doyama...

10 Ekim 2011 Pazartesi

Kaybetme Korkusu

Korkusuz olanın verdiği değere inanmamak lazım, kişi önemsediği insanı kaybetmekten korkar. Onsuz bir hayat istemez ve sıkıca tutunur. Arkadaşlıkta da böyledir, aşkta da... Aileyi saymıyorum onda durum zaten bambaşka.
Korkulanın başa gelmemesi için de sıkıca tutmalı insan değerlilerini. Yarın onu bırakıp gidecekmiş gibi...
Nasıl olsa o bir köşede duruyor denilenler, avuç içinde görülenler. Göstermemeli insan böyle kendini, gidebileceği her an düşünülmeli. Düşünülmeli ki değer görsün, el üstünde tutulsun, hak ettiğini bulsun.
Yavaş yavaş yitiriliyor sevenler, bazıları aç gözlülüğüne yenik düşüyor, bazıları ise kendilerini daha iyisine layık görüyor. İşin sonunda eller boş kalıyor. Geride bırakılan kırık kalp ömür boyu rahat bırakmıyor.

Korkmalı insan kaybetmekten, sevdiğini pes ettirmekten. Unutmamak gerekir ki; kimse kimseye muhtaç değil, bazıları dönüyordu biz bu yolları giderken...
Ufacık çocukların o çok sevdikleri balonlarını sıkıca kavradıkları gibi iplerinden, kavramalı insan değer verdiklerini en derinden...

9 Ekim 2011 Pazar

Sonsuzluk

İrkildi bana dokunur dokunmaz, aşkı kendince biliyordu o güne kadar,
Bilmiyordu bildiğinin sadece yanılmalar olduğunu,
Hepimizin aşk diye kimlerin peşinde koştuğunu,
Kim olduğumu önemsemeden yüzünün benimle güldüğünü fark ettikçe şaşırıyordu o da haline...
Söyleyemiyordu, inceliyordu sessizce.
Gözleri ayrılmıyordu gözlerimden,
Duyuyordu, dinliyordu kalp atışlarımı sinsice.
Terliyordu elleri ellerime değdikçe,
Belki değil kesin diyordu hissettikçe,
Aslında beklemiştim onu, biliyordum sonum olduğunu,
İmkansızın olmadığını anladım,
Benliğimde kaybolup seni seviyorum dedikçe...


3 Ekim 2011 Pazartesi

Sen

Bakmaya doyamadığım, hislerime kapılıp hayallere daldığım, Sensizliği düşünürken, Hayatı bir var, bir yok saydığım... Öyle güzeliz ki kelimeler yetmiyor, Ellerini tutarken, dünyam duruyor. Hasreti kalbime hapsederken, Sensizliğime içim gidiyor. Kim derdi ki böyle aşk bende doğacak, Masallarda olmayan benim olacak, Her şartta seninle göze aldığım, Bu hayat teninle anlam bulacak... Etme ey sevgili, Bir an gitme benden, Dudağın bedenden, kalbin kalbimden Uzaklaşırsan gözdeki yerden, Mutluluk bir daha uğramayacak...

30 Ağustos 2011 Salı

Bayram Şekeri

Ah nerede o eski bayramlar diyorum ben de hepiniz gibi...
Bazılarımız yakınlarından çok uzaklarda yaşıyor, bazılarımızın ise yakınları çok uzaklarda artık yaşamıyor. Fakat içimizdeki ateş sönmemeli, adı üstünde bayram, mutlu etmeli, neşelendirmeli...

Seneler önce kurulan o zengin sofralar yok, o günlerden günümüze taşıdığımız zengin gönüllerimiz var. Kaybettiklerimize ettiğimiz dualar, uzaktakilere açtığımız telefonlar. Mühim olan bir şekilde irtibat halinde olmak değil mi?

Bir de olamayanlar var tabi; küsler, dargınlar. Bayrama hiç yakışmayanlar, bir bayram şekeri ikram edip, bir telefon açması gerekenler, biliyorsunuz küslük olmaz bu güzel günlerde.

Yardımlaşma, kaynaşma son  sınırda olmalıdır bugün. Mutlu etme günüdür bugün.

Unutmamak gerekir, ömür geçiyor, bir bayram daha geçip gidiyor. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor, mutlu olmak, mutlu etmek, mutluluk saçmak gerekmez mi bu özel günlerde?

Hepimiz bayram şekeri kıvamına gelip sevindirelim sevdiklerimizi, sevmediklerimizi, gün neşe günüdür; Herkese Hayırlı Bayramlar...

28 Ağustos 2011 Pazar

Dikkat Çeken Yazı

Artık kelimesi ile başlayalım yazıya, yeni gün ve yine bir artık var hayatımızda. Hepimize oluyor değil mi aslında, bundan sonra ile başlayan cümleler artık ile devam ediyor ve bir çoğu gerçekleşemiyor. Hayatımızda bolca artık, bolca yeni sayfa yok mu? Çevir çevir bitiremediğimiz defterimiz her yeni sayfada göz kırpmıyor mu mutlulukla? Nasıl bir sabır ile yaratıldık bilmem ama inanın şaşılacak halimiz var. İnsanoğlu değil miyiz, seviyoruz büyük konuşmayı, kestirip atmayı. Ardından bize bile komik gelen lafları satmayı. Bırakamıyoruz işte akışına, beyin kemiriliyor resmen, başlıyoruz artıklara. Çiğ süt emmemize mi bağlarız, önyargılara mı sığınırız bilemem ama düşününce saçma geliyor değil mi hepimize. Geçmişten gelir hepsi ve bu düşüncelerdir ki hepimiz çekmişizdir dedelerimize...

26 Temmuz 2011 Salı

Bir veda daha ?

Neden buluştuğumuz belliydi aslında,
Sadece itiraf edemedik zamanında...
En sevdiği yemekleri hazırladım,
İçmekten keyif aldığımız şarabın yanında...
Ona en yakıştırdığım ceketi fırlattı koltuğa,
Yavaşça yöneldi, elleri karıştı saçlarıma...
Fısıldadı kulağıma; gitmek istiyor gibisin...
Açamadım ağzımı,
Bakakaldım ilk dakikalarda,
Sonralarda da değişmedi durumum aslında.
Bu sefer o konuştu, ben dinledim...
Baktım ki her dakikanın tadı damağında...
Belki dedi, belki bir şans daha.
Olmaz dedim, elimde kadehim peynirim ağzımda...
Akan gözlerimse kalbimin ardında.
Birbirimizi hiç böylesine bakımlı görmedik o güne kadar,
Ben başka bir bendim,
Ayrılık kelimeleri dolaşıyor kanımda...
Hazırlamıştık kendimizi, birbirimizden yoksun hayata...
Masadan kalkarken mumlar erimiş gitmiş,
Mutluluk aslanın ağzında...
Veda busesi yaklaşırken dudağıma,
Gözlerimi açtım, neyse ki hala uyuyordu yanı başımda...

3 Temmuz 2011 Pazar

Belli mi olur?

Belki ben de mutlu olurum,
Yarını düşünmeden ama bu sefer.
Bırakıp ipleri, geri döner mi demeden...
Sonunu tahmin edemeden.
Severim belki ben de.
Penceremin kenarında derin nefesler ala ala ağlamadan...
Sigaramın dumanında boğulmadan...
Zamanı boşa akıtmadan,
Sevebilir miyim?
Sorularla boğmadan,
Cevaplarla boğulmadan.
Yüksekler ne ifade eder bilmeden,
Düşüşleri fark etmeden.
Güzellik kelimesini keşfetmeden,
Çirkinliğin tadına bakmadan,
Severim belki yeniden...

Kendimde miyim?

Değilim abi, vallahi değilim...
Kelimeler ne şekilde dökülür bilmiyorum hatta,
Anasını sattığımın hayatında...
Gitmek zorunda kalanlar, gitmek isteyenler ve yanımda olanlar.
Bu arada gitmek zorunda olanların da istikrarsızlıklarına tüküreyim.
İşte buyum ben.
Nefret edeceksen direk vur kapıyı çık.
Silip silip tekrar yazdığım ilk yazım, yanlış harfler yüzünden.
Evet, içkiliyim.
Ama en güzel yerindeyim.
Aynı sen gibi,
Görmek istediğin gibi.
Kal der gibi bakarcasına ama git dercesine hani...
Uyanmayı istemediğin günlere içtim,
Kalmak istemediğin günlere,
Ama gidesinin de gelemediği günlere,
Yine kadere, yine hayata içtim...
Düşenlere, karşı gelmeyi bilmeyenlere saygılar,
Sizden değilim abi...
Her düşüş bir kalkış oldu hayatımda,
Gidere gider yapmayı da öğrendik.
Yeter dedi kelimeler,
Bana müsaade edin...

2 Haziran 2011 Perşembe

Kalk gidelim

Seni tanımam etmem saçmalama deme, hadi kalk gidelim, kimi tanıdın ki şimdiye kadar, yapma etme...
Kimleri tanıdığını sanıp da yanıldın?
Bakma öyle anlamsızca, ben de anlamıyorum ki kendimi.
Maskeli ifadelerden yoruldum, götür hadi beni, kalk gidelim.
İnan eğleniriz, günü dün edenlere benzemeyiz, günü gün eder hakkını veririz.
Duramıyorum artık tanıdıklarımın yanında,
Tanıdığıma pişman ettiler çoğunlukla.
Bahane yaratma, ver elini gidelim.
Belki bulamazlar bizi oralarda, karanlık odalarda.
Bir umut işte benimki,
Yolun sonunu ben de bilmiyorum ki.
Şu an mutluysan, umursama gerisini,
Kalk ve cesaretini göster,
Belki bu sefer sıkıntı biter,
Sesime kulak ver; hadi kalk gidelim.




31 Mayıs 2011 Salı

Uzaklara Daldım Kilo Aldım

Dalga değil, ben ne zaman uzaklara daldıysam kilo aldım. Sıkıntılar boğdu bedeni. Ağır geldi her daim, kapılınca sürükleyen görüntüler. Döndüm etrafıma baktım, kafalar rahat adamlar rahat. Kemeri nasıl sıktıysak nefes alınmıyor. Bırak gitsin, koyver gitsin. Önemliyse direkten dönsün geri gelsin. Kalbe yüklendik, omuzlara yüklendik, dibe vurduk. Yerin dibine geçmeden kurtulsak diyorum hani...

Okyanuslarda dalış yapalım, en derinlere dalalım kabul ama sakın uzaklara dalmayalım. Mutlu insan; düşünmeyen insan fark etmeden bitirmeyelim ömrü.

Empati diye diye yemedik mi kendimizi. Bizden çok düşünmedik mi karşımızdakini?
Fakat ne kaldı elde, benim cümlelerim belli; 'Ben olsam ona böyle yapmazdım.'
Ama o yaptı abi, diyecek laf var mı üzerine?
Kafaya takıp vurmayacaksın içkiye, dönmeyeceksin deliye...

Düşünceli insan diye düşme dillere, bak çevrene 'güçlü' senden kat kat üstte. Gelir mi bu yaş bir daha?
Nefes alınır mı bir daha bu bedende bu saniye?

Söylenip duruyorum dakikalardır kendime, yine saçmalıyorsun diye...

Slogan belli; Eskiden kafayı yerdim, sıkıntıları borç verdim, huzura erdim.




22 Mayıs 2011 Pazar

Gece Karalaması

Fonda Massive Attack, yürüyorum gündüz gece. İstemsiz kıpırdıyor vücut, ritme uyum gösteriyor. Uyku nasıl da davetkar, kandırmaya çalışıyor bedeni. Gözler yer çekimine yenik belki de. Ellerim soğuk, sigaramın dumanı pencereden dışarı çıkıyor. Kadehimi dolaba kaldırdım, rejimi yolcu edene kadar görmesin gözüm. Uykusuzluk da kafa yapıyor, şişeler midemde sanki. Yalnızlık keyif veriyor, o koca yatak bana kalıyor. Artık karşı koymak güç, tutamıyorum kendimi. Gecelerin en özeli sana, en güzeli bana...

30 Nisan 2011 Cumartesi

Beni bu güzel havalar mahvetti

Balkon saksılarına laleler ekildi, ortanca saksıları dizildi.
Baharın kırptığı göz ele avuca sığmıyor.
Ne de keyifli kahvaltı sofrası, klasik müzik eşliğinde...
Nefes alıp vermek daha zevkli sanki,
Güneş öyle bir gülümsüyor ki, gözler kamaşıyor adeta.
Üşümemeyi özlemiş tenler,
Bahar gelsin, dertler illa ki biter derler.
Kalp yine büyük laf etti,
Beni bu güzel havalar mahvetti.

21 Ocak 2011 Cuma

Duymak Değil Dinlemek



Farkında mısınız bilmem ama artık dinlemez olduk birbirimizi. Kim ne söylüyor haberimiz yok, kendi bildiğimizi okur olduk. Fikir çatışmalarına bile yer yok hayatımızda, ben böyleyim diyerek sıyrılıyoruz zor anlardan. Neden kimse beni dinlemiyor yerine insanları dinlesem çok iyi olacak demeliyiz artık.

Dinlemedikçe, dinlenmiyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor fakat bizler artık sadece kendi sesimizde kayboluyoruz. Kendi bildiğini okuyan insanlar olduk, birbirimizden koptuk, farklı görüşleri umursamaz olduk. Unutmamak lazım, düşüncelerdir insanları birbirlerinden ayıran. Hayatını devam ettirmek isteyen insanın farklı insanlara dolayısıyla farklı düşüncelere ihtiyacı vardır.

Hepimizin eksikleri, karşı taraftan öğrenecekleri vardır, bunu karşımızdakini dinlemeden anlayamayız.

Aynı anda konuşuyoruz, aynı anda birden çok kişiyi dinliyoruz. Sonuç; biz yine aynı biz. Anlamadığımız için değişmiyoruz. Kendimizi vermediğimiz için düşünmüyoruz. Bildiğimizi okumaya devam... Bir olaya her düşüncenin getirdiği yorum farklıdır ve her düşünce bir tecrübe sonrası oluşur. İşte bu yüzden sadece duyduklarımızla yaşamamızı beklemiyorum. Fakat yaşarken aynı zamanda duymamızın da gerektiğini düşünüyorum.

Her insan bazı konularda deneyimlidir, hayatın sürüklediği sularda kürek çekmeyi öğrenmiştir. Yaş ilerledikçe artan tecrübe insana, hayata farklı pencerelerden bakmayı öğretir. Kaç yaşında olursak olalım öğreneceğimiz daha birçok şey vardır hayata dair. Hayatımıza katılan her insan yeni bir gözlüktür aslında bizler için, karşımızdakini dinlediğimiz takdirde farklı görmeye başlarız hayatı. Belki gereksiz takıntılardan kurtuluruz, belki de görmemiz gerekenleri görmeye başlarız.

Unutmayın sadece duymak yetmez, dinlemek gerekir, insanlarla iletişim halinde olmak gerekir. Zaten bir kişiyi dinlemeye başladığınızda konsantrasyonunuz en fazla 20 dakika sürüyor, sonrasında söylenenler  pek akılda kalmıyor, bırakın da o 20 dakikada beyin yeniliklere açık olsun, içine farklı gözlükler dolsun.